SAHİH-İ MÜSLİM

Bablar Konular Numaralar

iMAN BAHSİ

<< 38 >>

باب جامع أوصاف الإسلام

13- İSLAM'IN VASIFLARINI TOPLU OLARAK SÖZKONUSU EDEN HADİS BABI

 

62 - (38) حدثنا أبو بكر بن أبي شيبة، وأبو كريب. قالا: حدثنا ابن نمير. ح وحدثنا قتيبة بن سعيد وإسحاق بن إبراهيم، جميعا عن جرير. ح وحدثنا أبو كريب. حدثنا أبو أسامة، كلهم عن هشام بن عروة، عن أبيه، عن سفيان بن عبدالله الثقفي؛ قال: قلت: يا رسول الله! قل لي في الإسلام قولا، لا أسأل عنه أحدا بعدك (وفي حديث أبي أسامة غيرك)  قال " قل آمنت بالله فاستقم".

 

[:-158-:] Bize Ebu Bekr b. Ebi Şeybe ve Ebu Kureyb tahdis edip dediler ki: Bize İbni Numeyr rivayet etti. H.  

Bize Kuteybe b. Said ile îshak b. İbrahim dahi hep birden Cerir'den rivayet ettiler. H.

Bize Ebu Kureyb rivayet etti. (Dedi ki): Bize Ebu Üsame rivayet eyledi. Bunların hepsi Hişam h. Urve'den o da babasından, o da Süfyan b. Abdillahi's-Sekafi'den naklen rivayet etti Süfyan şöyle demiş:

 

Ey Allah'ın Resulü, İslam hakkında bana öyle bir söz söyle ki senden sonra ona dair kimseye -(hadisin ikinci rivayet yolu olan Ebu Kureyb yoluyla gelen rivayetinin ravilerinden) Ebu Usame'nin rivayetinde:  Senden başka şeklindedir-   soru sormayayım, dedim: '' 'Allah'a iman ettim' de, sonra da dosdoğru ol. " buyurdu.

 

 

Diğer tahric: Tirmizi, 2410; İbn Mace, 3972; Tuhfetu'l-Eşraf, 4478

 

NEVEVİ ŞERHİ: "Ey Allah'ın Resulü ... dedim. Allah'a iman ettim de, sonra dosdoğru ol." (2/8) Kadı lyaz (rahimehullah) dedi ki: Bu Nebi (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in geniş kapsamlı toplayıcı sözlerindendir ve bu: "Muhakkak Rabbimiz Allah 'tır deyip sonra da dosdoğru olanlar" (Fussilet, 30) buyruğu ile örtüşmektedir. Allah'ı tevhid edip, ona iman edenler sonra da dosdoğru yürüyerek tevhidden asla sapmayanlar, bu hal üzere ölünceye kadar şam yüce Allah'a itaatten aynlmayanlar demektir. Ashab-ı kiram'dan ve onlardan sonra gelen müfessirlerin büyük çoğunluğu bizim yaptığımız bu açıklama çerçevesinde açıklamışlardır. Yüce Allah'ın izniyle hadisin anlamı da zaten budur. Kadı Iyaz (rahimehullah)'ın sözleri burada bitmektedir.

 

İbn Abbas (r.a.) yüce Allah'ın: "Emrolunduğun gibi dosdoğru ol" (Hud, 112) buyruğu hakkında şunlan söylemiştir: Rastılullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem)'in üzerine Kur'an-ı Kerim'in tamamında bu ayet-i kerimeden ona daha zor ve daha ağır gelen başka bir ayet inmemiştir. Bu sebeple: Saçlannız ağarmaya başladı dediklerinde ashabına: "Hud suresi ve benzerleri benim saçlanmı ağarttı" diyerek cevap vermişti.

 

Üstad Ebu'l-Kasım el-Kuşeyrı Risale'sinde şöyle diyor: İstikamet (dosdoğru olmak) işlerin kemalinin ve tamama ermesinin kendisiyle gerçekleştiği bir derecedir. Onun varlığıyla hayırlar var olur ve düzene girer. Haleti itibariyle dosdoğru olmayan bir kimsenin sa'yi (çalışmaları) boşa gider, çaba ve gayretleri hüsrana uğrar. Kuşeyri der ki: Ancak büyük kimseler istikametin hakkından gelebilir çünkü o alışılmışların dışına çıkmak, birtakım protokol ve alışkanlıklardan aynımak, yüce Allah'ın huzurunda sıdkın hakikati üzere durmaktır. Bundan dolayı Rasulullah (Sallallahu aleyhi ve Sellem): "Dosdoğru olun, bununla birlikte her şeyi tamamen yapamazsınız" buyurmuştur. Vasıtı de: İstikamet güzelliklerin kendisiyle kemale erdiği fakat yokluğuyla güzelliklerin çirkinleştiği bir haslettir, demiştir. Allah en iyi bilendir.

 

 

A.DAVUDOĞLU

AÇIKLAMA: Bu hadîs hakkında Kaadî Iyaz şunları söylemiştir.  «Bu hadîs Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem'in CevamiVl-kelim (az sözle çok ma'na ifade eden) sözlerindendu*. Hadîs, Allah'u Teala'nın  Rabbimiz Allah'dır; dedikten sonra istikamet yolunu tutanlar...» yani Allah'ı

tevhid ile ona iman ettikten sonra istikamet yolunu tutan, ve ölünceye kadar Allah'u Teala'ya taatı iltizam ederek tevhidden sapmayanlar... Fussilet: 30 ayet-i kerimesine uygundur. Ashab-ı kiramın ekseri müfessirleri ile onlardan sonraki müfessirler zikrettiğimiz bu kav­li iltizam etmişlerdir. Hadîsin ma'nası da İnşallahu Teala budur.

 

Sultanu'l-Müfessirin İbni Abbas (Radiyallalıuanh)

 

«Sen hemen emrolunduğun vecihle müstakim ol. Hud: 112: ayet-i kerimesi hakkında şöyle demiştir: — Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve SelIem)'e bütün Kur'an, da, bu ayetten daha şiddetli ve meşakkatli bir ayet daha nazil olmamış­tır. Bundan dolayıdır ki, ashab-ı kiram: (sana ihtiyarlık çabuk geldi.) dedikleri vakit. Nebi (Sallallahu Aleyhi ve Sellem): —  Beni hud süresiyle arkadaşları ihtiyarlattı.»   buyurmuşlardı.

 

Üstad Ebu'l-Kaasim el-Kuşeyri, risalesinde istikameti şöyle ta'rif etmiştir: İstikamet bir derece olup, her şeyin kemali ve tamamı onunladır. Hayır ve hasenatın husul bulması ve nizamı onun vücudu­na bağlıdır. Hal-ü tavrında müstakim olmayan kimsenin çalışıp çabala­ması boşunadır. Derler ki: istikamet sahibi olmaya ancak büyükler takat getirebilirler. Çünkü istikamet ma'hud harc-ı alem şeylerin dışına çıkmak, rusum ve adetlerden ayrılarak doğruluğun hakikati ile Allah Teaîa'mn divanına durmaktır. Bundan dolayıdır ki Nebi (Sallallahu aleyhi ve sellem); «İstikamet sahibi olun ama onu layıkiyle beceremezsiniz.» buyurmuştur. Bu hadîsi Tirmizi de rivayet etmiştir. Onda şu zi­yade de vardır.

 

«Ya Resulallah, Benim için en ziyade korktuğun şey nedir? dedim.» Resulullah (Sallallahu aleyhi ve sellem) dilini tutarak: «Şudur.» buyurdular.

 

Evet hadîs-i şerif Kaadı îyaz (Rahimehullah)'ın dediği gibi cevami'u'l-kelimdendir. Çünkü Resulullah (Sallallahu Aleyhi ve Sellem) 23 senede bütün tafsilatıyla anlattıklarını bunda hulasa etmiştir. İstikametin iman üzerine sümme ile atfedilmesi onun derecesinin ikrar derecesinden uzak olduğuna işaret içindir. Ancak buradaki uzaklık zaman itibariyle değil rütbe farkı itibariyledir; ve istikametin rütbesi da­ha yüksektir. Zira istikamet, taatlere ve sadakata devamdır.